18 Haziran 2008 Çarşamba

Hayat Zordur! 3

Hayat zordur ve öyle de olmalıdır

"Hayat zordur! İyi ki de zordur ve öyle de olmalıdır!"

Bu yüce bir gerçektir, en yüce gerçeklerden yüce bir gerçektir.
"Yaşamak Acı Çekmektir".
Biz bu gerçeği görürsek, onun üstesinden gelebiliriz.
Bir kez gerçekten zor olduğunu anlarsak -iyice özümser ve kabul edersek- hayat artık zor olmaktan çıkar.
Çünkü bunu kabullenince hayatın zor olduğu gerçeği artık önem taşımaz.

Çoğu insan -ben ve sen dâhil- hayatın zor olduğu gerçeğini tam anlamıyla göremeyiz.
Bunun yerine, neredeyse sürekli olarak, yüksek sesle ya da mırıldanarak, ne büyük zorluklarla karşılaştıklarımızdan şikâyet eder dururuz. Sanki hayat genelde kolaymış ya da kolay olması gerekirmiş gibi...
Bizlere göre karşılaştığımız güçlükler, aslında olmaması gereken şeylerdir; sadece bize, ailemize, sınıfımıza, ulusumuza, ırkımıza, hatta türlerimize verilmiş benzersiz dertlerdir, bir başka kimsenin başına gelmez.
Bu şikâyetleri bilirim, çünkü hayatımın kırk beş yılında payıma düşeni yaptım.
Hayat bir sorunlar dizisidir. Bunlardan şikâyet etmek mi istiyoruz yoksa çözmek mi?
Daha da önemlisi çocuklarımıza bu sorunları nasıl çözeceklerini öğretmek istiyor muyuz?

Hayatın sorunlarını çözebilmek için ihtiyaç duyduğumuz temel araç disiplindir.
Disiplinsizlikle hiçbir şeye çözüm getiremeyiz.
Biraz disiplin ile ancak bazı sorunları çözebiliriz. Mutlak disiplinle tüm sorunları çözebiliriz.
Hayatı zor kılan şey, sorunlarla YÜZYÜZE gelme ve onları çözme sürecinin ACI olmasıdır.

"Tüm ruh hastalıklarının kökünde, çekilmesi normal ve gerekli olan acılardan kaçma çabası yatar. Sorunlar özelliklerine göre bizde sinirlilik, hayal kırıklığı, üzüntü ya da yalnızlık, suçluluk, pişmanlık, öfke, endişe, ıstırab ve umutsuzluk uyandırırlar. Bunlar rahatsız edici, hatta herhangi fiziksel ağrı kadar, bazen de en şiddetli ağrı kadar, acı vericidirler" (4 yıl çekmiş olduğum Manik Depresif ruh hastalığım esnasında "keşke kanser olsam" dediğim çok olmuştur.)

Gerçekten de olayların ve çatışmaların bizde uyandırdığı acıdan dolayı onları sorun olarak adlandırırız. Sık sık önümüze sorunlar çıkardığına göre, hayat daima ZOR ve neşe kadar acıyla da doludur. Yine de hayat, sorunlarla karşılaşıp onlara çözüm getirme sürecinden dolayı anlam kazanır. Sorunlar, başarı ile başarısızlık arasındaki farkı belirleyen keskin kenarlardır. Sorunlar cesaret ve bilgeliğimizi öne çıkarırlar; gerçekte cesaret ve bilgeliği yaratan şey SORUNLARDIR. Sorunlar yüzünden AKLEN ve RUHEN gelişiriz.

Nasıl okulda, çocuklarımıza çözmeleri için özellikle gittikçe zorlaşan problemler veriyor ve çözmelerini istiyorsak, insanın ruhen tekâmülünü arzu ettiğimizde de onun sorun çözme yeteneğine seslenir ve onu geliştirmesi için cesaret veririz. Sorunlarla YÜZYÜZE gelmenin ve onları sonuçlandırmanın verdiği ACI vasıtasıyla ÖĞRENİRİZ biz.

"Acı veren şeyler öğreticidir." Bu nedenledir ki AKILLI insanlar sorunlardan korkmamayı tam tersine sorunları, hatta onların getirdiği acıları da iyi karşılamayı ve şikâyet etmemeyi öğrenirler.

Ama çoğumuz böyle akıllı davranmayız. Hemen hepimiz, getireceği acıdan korkarak az ya da çok, sorunlardan kaçınmaya çalışırız. Kendi kendilerine yok olacaklarını umarak savsaklar dururuz. Sanki sorunlarımız yokmuş gibi davranır, onları unutur, görmemezlikten geliriz. Hatta onları unutmaya yardımcı olsunlar diye zararlı maddeler bile alırız; böylece kendimizi acıya karşı duyarsız hale getirerek, acıyı yaratan sorunları unutabiliriz.

Sorunlarımıza CEPHEDEN saldıracağımıza, etraflarından dolaşmaya çalışırız. Sorunlarımızı yaşayıp acı çekmek yerine onlardan kurtulmaya çalışırız. Bu sorunlardan ve onlarla gelen duygusal acılardan kaçınma eğilimi tüm hastalıkların temelini oluşturur. Herhangi bir yöne doğru açılın ve tekâmül edin. Mükâfatınız hem lezzet hem de acı olacaktır. Dolu dolu yaşanan bir hayat aynı zamanda acılarla da dolu dolu olacaktır. Ama tek alternatifi dolu dolu yaşamamak ya da hiç yaşamamaktır.

Hayatın özü değişimdir; tekâmül ve çürümeden oluşan muhteşem bir desendir hayat. Hayatı ve tekâmülü seçerseniz tebeddül ve ölümü de seçmiş olursunuz. Eğer ölümün sürekli bize eşlik ettiğini bilerek yaşabilirsek, o zaman ölüm ve acı "müttefikimiz" olur; evet hala ürkütücüdür ama aynı zamanda bilgece bir öğüt kaynağıdır.

Selamlar…

Hiç yorum yok: