Ruhsal Tekâmülde nelerden "vazgeçerek" neler kazanacağız
Olgunlaşmış bir ruh sağlığı; çelişen ihtiyaçlar, hedefler, görev ve sorumluluklar, vs. arasında ince bir dengeyi kurmak ve bozuldukça yeniden kurmak için gerekli olağanüstü bir yetenek ve çaba ister. Bu dengeleme disiplininin özünde "vazgeçmek" yatar.
Dengeleme disipline sokmaktır; çünkü bir şeyden vazgeçmek "acı" verir. Ama dengeyi kaybetmek sonuçta bu dengeyi sağlamak için vazgeçilen şeyin vereceği acıdan daha büyük acı veriyor.
Hayatımızdaki virajları alırken, engelleri aşarken, sürekli olarak kendimizden bir şeyler vermek zorundayız. Bu "vazgeçişin" bu "fedakârlığın" alternatifi yaşam yolunda "yolculuğa hiç çıkmamaktır."
Birçok insan bu alternatifi -hayat yolunda ilerlemek yerine az uzakta durarak seyretmeyi- seçer. Bunu da kendilerinden bir şey vermemek, bunun acısını çekmemek için yaparlar. Bunun nedeni, bu vazgeçişin içerdiği acının getirdiği derinliğin anlaşılmamış olmasıdır.
Bir şeyden vazgeçmek, fedakarlıkta bulunmak insan tecrübeleri içinde "en çok acı verenidir". Hız yapmanın, öfkelenmenin ya da bir teşekkür notunun verdiği zevklerden vazgeçmek "ufak" şeylerden vazgeçmektir. Ama işe bunlardan başlamalıyız.
Şimdi sıra:
-kişilik özelliklerinden
-huylardan
-iyice alışılmış davranış biçimlerinden
-ideolojilerden
-hatta ve hatta bütünüyle belli bir yaşam biçiminden vazgeçmeye geldi.
Esas Ruhsal Tekâmül meselemiz ve çaresi bu bence. İnsan yaşam yolunda ilerlemek istiyorsa vazgeçmesi gereken temel şeylerdir bunlar.
Hayat çemberindeki geçiş devrelerini sorunlarla dolu ve ıstırablı birer kriz haline getiren nedir? Bunun için çok değer verdiğimiz hatıralarımızdan, görüşlerimizden, eski bakış açımızdan, eski davranış biçimlerimizden vazgeçmemiz gerekmektedir.
Bir çok kişi (ki maalesef epey yüksek bir oran) feda edilmesi gereken ve artık uygun olmayan şeylerden VAZGEÇMENİN getireceği ACILARA katlanmaya istekli ya da muktedir değildir.
Bunun sonucu olarak da çoğu kez hayatlarının sonuna kadar, eski düşünme ve davranış biçimlerine yapışır kalırlar ve böylece herhangi bir krizi atlatamayıp gerçekten gelişemez ve daha büyük olgunluğa başarıyla geçişe eşlik eden yeniden doğma duygusunu yaşamayazlar.
İnsan ancak kendi benliğinden vazgeçtiği takdirde hayattaki en kalıcı, en sağlam ve en büyük "HAZZA" kavuşabilir. Hayata tüm anlamını kazandıran aslında "ölüm"dür. İşte bu "sır" dinlerin merkezini oluşturur. "Vazgeçmenin" acısı "ölüm" acısı gibidir, ama eskinin ölümü "yeninin doğumu" demektir. İnsanların ekserisi dünyaya "yaşamak" için geldiğimizi sanır, halbuki biz dünyaya "ölmek" için geldik. Çünkü ancak ölmekle "yeniden doğacağız". Bunun örneklerini yaşadımız her baharda müşahede etmiyor muyuz?
Bu yaşamda acaba duygusal acılardan kurtulmak mümkün müdür? Ya da yaşamın getirdiği acının hiç değilse hafiflediği bir bilinç seviyesine erişecek kadar Ruhen tekâmül edilebilir mi?
Hem evet hem hayır.
Evet, çünkü bir kez acı tümüyle kabullenildiğinde, bir açıdan artık acı "acı olmaktan" çıkar. İnsanı üstün kılar. Ruhsal olarak tekâmül etmiş kişinin hayat karşısındaki durumu, aynen bir yetişkinin bir çocuk karşısındaki durumuna benzer. Bir çocuğa çok önemli gelen ve ona büyük sorun ve acı çıkaran olaylar, bir büyük için önemli değildir.
Evet, çünkü ruhsal olarak tekâmül etmiş bir kişi, olağanüstü "sevgi" dolu kişidir ve bu sevgi de beraberinde olağanüstü "haz" ve "neşe"yi getirir. Ruhsal olarak tekâmül etmiş insanlar;
disiplinleri hakimiyetleri ve sevgileri dolayısıyla olağanüstü yeterliliğe sahip insanlardır; bu yeterlilikleriyle ailesine, çevresine, ülkesine ve insanlığa hizmet etmeye çağrılırlar ve sevgi dolu oldukları için de bu çağrıya uyarlar. Bundan dolayı da bu insanlar kaçınılmaz bir biçimde büyük bir güce sahiptirler.
Bir insanın gelişmişliğinin, büyüklüğünün ölçüsü -belki de en iyi ölçüsü- acı çekme kapasitesidir. Ama tekâmül etmiş insanlar aynı zamanda neşe dolu da olurlar. Öyleyse bu bir paradokstur. Ruhsal Tekâmülü hayal eden ama ona erişecek irade gücünden yoksun birçok insan tanıyorum. Ama "acı"sız böyle bir gerçek yoktur.
Vazgeçme çabanızda başarılar dilerim.
Selamlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder