Klasik metodlar değil yeni ve uygulanabilir yeni bir öğretmenlik modeli üzerine yapılan araştırmalardan derlenmiş bir makale başlangıcı
Öğretmenlik genelde, öğretmenin kişi olarak gelişimiyle zenginleşen bir meslek olarak değil, öğrencilerinin gelişimine yardımcı olan bir meslek olarak düşünülür.
Öğretmenler her şeyden önce yaptığı işi sevmeli ve buna saygı duymalı, işini hafife almamalıdır.
Onun işi pek çok çalışanın işinden daha ağırdır.
Öğretmen-Öğrenci İlişkisi İçin Etkili Bir Model
Öğretmenlik çok ödüllendirici ve gururlandırıcı bir meslek olabilecekken ne yazık ki birçok öğretmen için bu böyle değildir.
Öğretmenler mesleğe zevk ve başarı duyguları yaşayacakları düşüncesiyle başlar, ancak bunun yerine kendilerini çekişmelerle dolu bir ortamda öğrencilere karşı yaşam savaşı verirken bulurlar.
Böyle bir ortamla karşılaşan öğretmenler, olanları anlamaya çalışırlar. Bir şeylerin yanlış gittiği ortadır.
Öğretmenliğin düşündükleri gibi doyurucu olmamasının bir açıklaması olmalıdır. Bu ne olabilir?
Zaman zaman üniversitedeki hocalarını ve danışmanlarını, kendilerini dışarıdaki gerçek yaşam konusunda bilgilendirmemekle suçlarlar.
Bazıları "şimdiki çocuklar benim zamanımdakilerden daha farklı" ya da "çalıştığım okul benim gittiğim okul kadar iyi değil" derler.
En kötüsü bazıları da suçu kendilerinde bulur ve "öğretmenlik yeteneklerinin olmadığını" düşünürler.
Birçok öğretmen düş kırıklığına uğramış olarak kırgın ve kişisel başarısızlığın yarattığı acılar içinde mesleğinden ayrılır.
Temelde öğretmen yetiştirenler çeşitli bilgi ve uzmanlıkla donanmış olsalar da, bireysel deneyimlerini öğretmen olacak öğrencilerine aktaramaz.
Herkes okuldaki mesleki deneyimini kendine özgü bir şekilde edinir ve bu deneyim aktarılamaz.
Bazı profesörler, öğretmenliğin zor, özveri gerektiren ve yorucu bir meslek olduğu konusunda uyarır.
Ancak öğretmenler kendileri deneyinceye kadar, mesleğin hangi konuda yorucu olduğunu ve fedakârlık gerektirdiğini anlayamazlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder